Reklam
Vakıfbank 970x250
Tarih : 2025-12-24 15:53:27

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Asgari ücretin işçi ve işverenlerimize hayırlı olmasını diliyorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"2025 yılının son toplantısında sizlerle beraber olmaktan, sizleri Ankara’da ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

İnşallah yarın akşam da Regaip Gecesi’ni idrak ve ihya edeceğiz. Evvel emirde siz kardeşlerimle birlikte teşkilatımızın bütün mensuplarının ve aziz milletimizin mübarek üç aylarını tebrik ediyorum. Bizleri üç ay sürecek bu rahmet, mağfiret, muhabbet ve bereket iklimine kavuşturan Cenab-ı Allah’a sonsuz hamd ediyor; hepimizi sağlık ve afiyet içinde 11 ayın sultanı Ramazan’a da ulaştırmasını niyaz ediyorum.

AK Parti olarak her sene yaptığımız gibi inşallah önümüzdeki üç ayı da en verimli şekilde değerlendireceğiz. Genel merkeziyle, meclisiyle, belediyesiyle, il, ilçe ve belde teşkilatlarıyla hep beraber daha fazla çalışacak, daha fazla insanımızla temas kuracak ve halkımızla hemhal olmanın yollarını arayacağız.

Bunu özellikle şunun için söylüyorum: Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Birçok insanımızın, hasbeten AK Parti dönemlerinde hayata gözlerini açan gençlerimizin eski Türkiye’yi hatırlamaması gayet doğaldır. Sabah erken kalkanın Türk siyasetine ayar verdiği, hizmet üretilmeyen, icraat yapılmayan, sorunlara çare bulunmayan istikrarsız dönemlerin 23 yıllık icraat fırtınası sebebiyle hafızalardan silinmesini yadırgamamalıyız.

Dünü yarınlara unutturmamalıyız. Hem eski Türkiye’yi hatırlatmak hem de hizmet ve eser siyasetimizi millete anlatmak bizim vazifemizdir. Dolayısıyla bir taraftan insanımızla rûberû iletişim kurarken, aynı zamanda Türkiye’yi nereden aldığımızı ve 23 yılda nereye taşıdığımızı nezaketle, sabırla ve müspet bir üslupla halkımıza tek tek izah edeceğiz. Üslub-u beyan ayniyle insandır sözünün ışığında meramımızı en veciz şekilde vatandaşımıza aktaracağız.

Bizim derdimiz muhalefet gibi sadece kendi seçmenimize ulaşmak değil, sadece bize oy verenlerle gönül köprüleri kurmak veya yankı odalarında birbirimize konuşmak değildir. Bizim derdimiz Türkiye'nin tamamına seslenmek, Türkiye'nin tamamını kucaklamak ve 86 milyonun tamamına hitap etmektir.

Çünkü biz belli çevrelerin, belli ideolojik kabilelerin değil, tüm Türkiye'nin partisiyiz; 86 milyonun iktidarıyız. Bunun için etnik köken, dil, din, mezhep, görüş ayrımı gözetmeksizin 86 milyonun her bir ferdine ulaşmanın çabası içinde olacağız.

Talimatlarımız doğrultusunda Teşkilat Başkanlığımız, mübarek üç ayları ihtiva eden kış mevsimi için detaylı bir program hazırladı. Kış döneminde saha çalışmalarıyla en tepeden en ücra birimimize kadar tek tek hane ziyareti, ev sohbetleri, kahvehane buluşmaları, sivil toplum kuruluşları ve esnaf ziyaretleriyle yine milletimizle bir araya geleceğiz.

Muhalefetin ülkeye dair dişe dokunur hiçbir projesinin bulunmadığı, ana muhalefetin belediyeleri yağmalayanları adaletten kaçırmak dışında hiçbir gündeminin olmadığı, siyaset sahnesinde arzıendam edenlerin kendi ikballeriyle meşgul olduğu bu dönemi biz dolu dolu geçireceğiz. Onlar kendi dertleriyle uğraşa dursun, biz milletin derdiyle dertleneceğiz. Uygulamasını yakından takip edeceğim bu programa buradaki her bir arkadaşımın aktif katılımını bekliyorum.

AK Parti Genel Başkanı olarak, zemherinin başladığı bu soğuk kış günlerinde bacaları tütmeyen evleri mutlaka bulmanızı, oralarda yaşayan kardeşlerimizin kapısını mutlaka çalmanızı, imkanlar dahilinde hepsine tek tek el uzatmanızı sizlerden özellikle istirham ediyorum. Kardeşlerim, bu bizim görevimizdir; milletimize karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. Uzak yakın demeden her mahalleye gitmek, kime oy verdiğine bakmadan her sokağa, her haneye erişmek AK Parti'nin siyaset anlayışının özüdür. İşimiz çok olabilir, mesuliyetimiz ağır olabilir, vaktimiz kısıtlı olabilir; ama bunların hiçbiri vatandaşla arayı soğutmanın mazereti olamaz.

Hele hele kibir, gurur, böbürlenme, sokakta çarşıda kasılarak yürüme gibi karakter zafiyetleri, bu çatı altında Tayyip Erdoğan'la yol arkadaşlığı yapan hiç kimseye yakışmaz. Buna en başta AK Parti Genel Başkanı olarak biz izin vermeyiz.

Milletle arasına mesafe koyan, bizimle arasına mesafe koymuş demektir. Millete tavır alan, millete hürmetsizlik eden, şehrine, ilçesine hizmet ederken yüksünen; bize saygısızlık etmiş, bize tavır almış demektir. Şehrine, ilçesine hizmet ederken yüksünen; bize saygısızlık etmiş, bize tavır almış demektir. Unutmayın, bizim önceliğimiz vatandaşlarımızın gönlünü kazanmaktır.

Bizim gayemiz sorunları çözmek, çözemiyorsak bile elimizden geleni yapmak, ihtiyaç duyduğu her an vatandaşımızın yanında olmaktır. Tam 24 yıldır titizlikle sahip çıktığımız bu hasletlerimize; il, ilçe başkanı, belediye başkanı ve meclis üyesi, kadın ve gençlik kollarıyla hep beraber sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğinin altını çiziyor ve sizlere güveniyorum.

Yine bu dayanışma mevsiminde Gazze'deki kardeşlerimiz başta olmak üzere mazlumları da ihmal etmeyeceğiz. 11 Ekim'den beri Gazze'de ateşkes tesis edilmiş olsa dahi İsrail'in enkaza çevirdiği yerleşim yerlerinde sıkıntılar halen devam ediyor. Havaların soğuması ve yağışların başlamasıyla birlikte Gazze halkının yükü daha da artmış durumda.

Gazze'de şiddetli yağmurun etkisiyle su altında kalan çadırları; aşırı soğuk sebebiyle hipotermi geçiren bebek ve çocukları hepimiz içimiz yanarak takip ediyoruz. Mutabakata göre günlük 600 tırın Gazze'ye giriş yapması gerekiyordu; ancak İsrail, böyle insani bir meselede bile sözünü tutmuyor, insani yardım girişlerine uyduruk bahanelerle sürekli zorluk ve engel çıkarıyor.

Biz bunlara rağmen Gazzeli mazlumların yanında olmaya çalışıyoruz. Geçen hafta 1300 ton insani yardım malzemesi taşıyan 19. iyilik gemimiz Mısır'ın El-Ariş limanına ulaştı. Son iki yılda Gazze'ye gönderdiğimiz yardım miktarı 105 bin tona yaklaştı.

Gazze halkının ilaca, yiyeceğe, giyeceğe, ısınmak için yakıta ihtiyacı var. Hepsinden öte Gazze'nin umuda, dayanışmaya, manevi desteğe ihtiyacı var. İşte onun için çok dua edeceğiz; dua ile kalmayacak, mübarek üç aylarda Filistin'e yardımlarımızı daha da artıracağız. Türkiye olarak sinmeyeceğiz, susmayacağız, unutmayacağız; Gazze'yi hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız.

Burada bir noktanın altını özellikle çizmek istiyorum: Tıpkı "Allah Allah" nidalarıyla üç kıta yedi iklimde at koşturan kahraman ecdadımız gibi sadece Hakkın tarafındayız, sadece haklının tarafındayız, sadece mazlumun, mağdurun tarafındayız. Tarihimiz boyunca her zaman mazlumlar için bir eman yurdu olduk. Dinine, diline, kökenine bakmadan; ezilene, horlanana, zulme ve katliama uğrayana kapımızı açtık. Engizisyondan kaçan Musevilere de, Nazi zulmünden kaçan Musevi bilim adamlarına da kol kanat gerdik. Kafkaslar'dan Balkanlar'a, Afrika'dan Asya'ya, bütün buralarda kimin başı sıkışmışsa hiç düşünmeden imdadına koştuk.

u dün böyleydi, bugün böyledir, yarın da asla değişmeyecektir. Ay-yıldızlı al bayrağımız mahzun gönüllere inşirah vermeye kıyamete kadar devam edecektir. Biz bin yıllık şanlı tarihimize baktığımızda işte bunu görüyoruz. Orada adalet görüyoruz; merhamet, şefkat, iyilik görüyoruz.

Orada cesaret ve kahramanlık görüyoruz. "Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumu asla vermem" diyen haysiyet abidelerini görüyoruz. Kudüs-ü Şerif’i 400 sene boyunca "Lâ ilâhe illallah İbrahim Halilullah" lafzına uygun şekilde yönetmiş bir alicenaplık görüyoruz. İmparatorluğun sıkıntılı günlerinde Filistin'e karşı para teklif edenlere, "Ben bir karış dahi toprak satamam zira o bana değil, milletime aittir; onlar bu imparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar, onu bizden koparılmadan önce üzerine kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz" diyerek reddeden gurur kaynağımız bir ecdat görüyoruz.

İşte biz buyuz. Biz farklı bir ülkeyiz, çok farklı bir milletiz. Bakın, 1071'den beri biz bu coğrafyadayız. Bedel ödedik, mücadele ettik; can verdik, can aldık. Bu topraklarda bin yıldır tutunmayı işte böyle başardık. Bize ömür biçenler oldu, "hasta adam" diyenler oldu, harim-i ismetimize el uzatmaya cüret edenler oldu. Asrın başında Çanakkale'de, daha sonra Milli Mücadele'de, en son 15 Temmuz'da istiklal ve istikbalimize kastedenler oldu. Hepsini bozguna uğrattık; iman dolu göğsümüzle ehl-i salip heveslerini kursaklarında bıraktık.

Herkes bilsin ki biz, dün olduğu gibi bugün de sulh-u sükundan yanayız. Ama bu demek değildir ki haksızlığa rıza gösterir, zulme sessiz kalırız. Asla. Şunu burada çok açık ve net söylüyorum: İster Doğu Akdeniz'de, ister Ege'de, isterse başka bir yerde olsun; biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz. Kıbrıs Türkü’nün hak ve çıkarlarının gasp edilmesine de müsaade etmeyiz. Anlaşmalar yapılabilir, imzalar atılabilir, sipariş sorularla çeşitli mesajlar da verilebilir.

Bunların hiçbiri bizi bağlamaz, bizim politikamızı değiştirmez. Elinde 70 binden fazla Filistinli kardeşimizin kanı olanların hadsizliklerinin bizim nazarımızda teneke tıngırtısından farkı yoktur ve olamaz. Oyuna gelmedik, gelmeyeceğiz. Tahriklere kapılmadık, kapılmayacağız. Türkiye olarak; uluslararası hukuk ve ikili anlaşmalarımız çerçevesinde, tarihi tecrübelerimize ve köklü geleneğimize yakışır şekilde vakarla, basiretle, sağduyuyla, sükunetle hareket etmeye devam edeceğiz.

Millete hizmet aşkımızı büyüterek, coşkumuzu, heyecanımızı çoğaltarak tüm Türkiye için gece gündüz demeden çalışıyoruz. Sorunlara çözüm bulmak, dertlere derman olmak adına bütün enerjimizi, bütün gayretimizi, birikimlerimizi, tecrübelerimizi; tüm bunlarla birlikte yüreğimizi ortaya koymuş durumdayız.

Liyakatli ve tecrübeli kadroların riyasetinde Türkiye büyüyor, güçleniyor, küresel bir aktör olma hedefine sağlam adımlarla ilerliyor. Kardeşlerim unutmayın; doğuda, batıda, 783 bin kilometrekarelik vatan toprağının her karışında, elbette dünyanın birçok yerinde ülkemize yönelik muhabbetin çoğaldığını, teveccühün arttığını memnuniyetle müşahede ediyoruz.

Bilhassa "terörsüz Türkiye" sürecimizde mesafe katettikçe sınırlarımız dışında da karamsarlık havası dağılmaya; Arap, Kürt, Türkmen, Sünni ve Şii kardeşlerimiz geleceklerine daha bir umutla bakmaya başladı. Biz de bu umutları güçlendirmek için üzerimize ne düşüyorsa, meşru daire içerisinde kalarak harfiyen yerine getiriyoruz.

İstişareler neticesinde unutmayın; efradını cami, ağyarını mani bir anlayışla hazırladığımız raporumuzu geçen hafta komisyona teslim ettik. İttifak ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi de büyük emek verildiği anlaşılan raporunu komisyona takdim etti. Bu vesileyle 5 Ağustos'tan beri fedakarca çalışan komisyon üyelerimizi tebrik ediyor, her birinden tek tek Allah razı olsun diyorum.

Komisyonun son eşiği de başarıyla aşacağına inanıyorum. Biliyorsunuz Cumhur İttifakı olarak ilk günden itibaren yapıcı, kuşatıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşım benimsedik. Sözümüzü ölçerek, biçerek, tartarak; bir değil bin kez düşünerek sarf ettik.

86 milyonun emanetini taşıdığımızın bilinciyle çok dikkatli, çok serinkanlı ama bir o kadar da samimi ve kararlı bir politika takip ediyoruz. Şunu aziz milletimizin çok iyi bilmesini arzu ederim: Biz asla siyasi ikbal peşinde değiliz. Bu sürece siyasi hesap zaviyesinden de bakmıyoruz. Türkiye'nin önünde aralanan bu tarihi fırsat penceresini ardına kadar açıp ülkemizi terör belasından ilelebet kurtarmanın gayretindeyiz.

Bunu da şehitlerimizin ruhunu incitmeden, onların kemiklerini sızlatmadan, tabuta sığmayan o kahramanların aziz hatıralarına gölge düşürmeden yerine getirmenin çabasındayız. Ne şehit yakınlarımızı ne de gazilerimizi rahatsız edecek hiçbir girişime, söze, tavra, eyleme fırsat vermedik ve vermeyeceğiz.

Allah'ıma hamdolsun, şimdiye kadar böyle bir adımımız hiç olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Ne bizim ne de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin böyle bir girişim içinde bulunması zaten düşünülemez. Ne yapıyorsak Türkiye için, Türkiye'nin selameti için yapıyoruz. Birileri görmese de milletimiz bizim hüsnüniyetimizi görüyor.

Birileri anlamasa da 86 milyon bizim neyi başarmaya çalıştığımızı anlıyor. Türkiye sonunda huzurun, güvenliğin, kalkınmanın ve refahın olduğu bir yola girmiştir; inşallah bu yolu sonuna kadar sabırla yürüyecektir. Ne terörden beslenenlerin, ne coğrafyamızı kan gölüne çevirmek isteyen katliam şebekelerinin tuzakları, ne de bu şebekelerin kayığına binmeye hevesli aparatların provokasyonları buna engel olamayacaktır. Ortak tarih, ortak gelecek vizyonu ekseninde kardeşliğimizin güçlenmesi, bölgemizde barış ve istikrar kuşağının tesis edilmesi için ne icap ediyorsa bunu hayata geçirmeye inşallah devam edeceğiz.

Burada şu hususun altını da özellikle çizmek istiyorum; milletimizin bu noktada özellikle düşünmesini rica ediyorum. Muhalefet, ülkenin her meselesinde olduğu gibi komisyon raporunda da yine kolaya kaçmış, hasbi değil hesapçı davranmayı tercih etmiştir.

Ana muhalefet partisi CHP vesayete teslim olmuş, baskılara direnememiş, sürecin önünü açacak hiçbir somut teklif getirememiştir. Her fırsatta "şu kadar raporumuz var" diye övünen CHP, iş çözüm üretmeye, risk almaya gelince yine su koyvermiştir.

Ülkemizin neredeyse yarım asırdır ayağına bağ olan bir meselenin çözümü için Meclis, gerçekten önemli bir sorumluluk üstleniyor. Cumhur İttifakı, sorun çözülsün diye eliyle birlikte tüm gövdesini taşın altına koyuyor; fakat ana muhalefet cephesinde ne bir ciddiyet ne bir irade ne de somut bir öneri var. Ezberleri tekrarlamak dışında hiçbir reçeteleri yok; rüzgar nereye eserse oraya savrulan yaprak misali sürekli yön değiştiriyorlar.

Bu rotasızlığı sadece rapor konusunda değil, yurt dışı ziyaretlerinde de görüyoruz. CHP Genel Başkanı, verdiği sözlerin hilafına yurt dışında "Türkiye partisi" olma erdemini ne yazık ki gösteremiyor. Her seyahatinde milletimizi mahcup ediyor, gaflarıyla ve skandallarıyla 86 milyonu utandırıyor. Gidiyor, utanmadan Türkiye'yi yabancılara şikayet ediyor. Sosyalist Enternasyonal'deki yoldaşlarından 5 dakikalık bir randevu koparabilmek için adeta yalvarıyor, eziliyor ve onurunu ayaklar altına alıyor.

Siyasi rakibimiz dahi olsa, CHP’nin yabancılar karşısında bu derece zafiyet ve acziyet içinde olmasını biz istemeyiz. Türkiye’nin ana muhalefet partisi genel başkanının, uluslararası bir toplantıda muhataplarına yalvarmasını içimize sindiremiyoruz. Bırakın siyasetçisini, bu ülkenin ekmeğini yiyen hiçbir kimsenin Türkiye’yi bu duruma düşürmeye hakkı olamaz. Sayın Özel, ülkesini kötülemeyi kendine yakıştırabilir ama biz bunu Türkiye’ye asla yakıştırmıyoruz.

Daha mezar başında nasıl davranacağından habersiz, kabristanda kadeh tokuşturmayı maharet zanneden birisinden diplomatik temas beklemek beyhude bir uğraştır. Kendi müteveffa milletvekiline saygı duymayan, millete saygı duyar mı? Kendi örfünü, adetini bilmeyen diplomasinin teamüllerini bilir mi? Çıkmışlar bir de bu edepsizliği savunmaya kalkıyorlar. Allah CHP’li vatandaşlarımıza sabır, bunlara da akıl fikir versin.

Tüm bu yaşananlar bize Türkiye’nin çok güçlü bir AK Parti’ye ve Cumhur İttifakı’na ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Siyaseti bir hizmet aracı olarak değil, bir rant vasıtası olarak görenlerin belediyeleri ne duruma getirdiğini görüyorsunuz. 86 milyonun kaderini, gözlerini para hırsı bürümüş kifayetsizlerin insafına terk etmeyeceğiz. Milletin tek bir kuruşunu dahi boşa harcamadan, gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz.

Sözlerimi bitirmeden önce, 2026 yılı için 28 bin 75 lira olarak açıklanan yeni asgari ücretin işçi ve işverenlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Böylece net asgari ücret geçtiğimiz yıla göre yüzde 27 oranında artmış oldu. Ayrıca asgari ücret desteğini de önümüzdeki yıl bin 270 lira olarak uygulamayı sürdüreceğiz. Her bir ferdimizin yanında olmaya devam edeceğiz."

  Hibya Haber Ajansı

© Copyright 2025 kayserihaberci.com.tr Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.